30 Nisan 2012 Pazartesi

HER ŞEY SENDE GİZLİ


 HER ŞEY SENDE GİZLİ

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...



CAN YÜCEL

26 Nisan 2012 Perşembe

HABER BAŞLIKLARI

                             







 HABERLERİN GÜVENİLİRLİĞİNİN 5 TEMEL SORU ÇERÇEVESİNDE İNCELENMESİ




1)HABER KİM TARAFINDAN OLUŞTURULMUŞTUR?
Birinci haber güneş gazetesi  editörleri, foto muhabirleri, muhabirleri tarafından 24.05.2012 tarihinde  yayımlanmıştır.
İkinci haber hürriyet  gazetesi editörleri,muhabirleri,foto muhabirleri tarafından 24.05.2012 tarihinde yayımlanmıştır.
2)DİKKATİMİ ÇEKMEK İÇİN HANGİ TEKNİKLER KULLANILMIŞ?
Fotoğraflarla haberler desteklenmiş,haberin ilgi çekici başlıkları büyük puntolar ile ve farklı renklerle yazılmıştır.Ayrıca yangının büyüklüğüne korkunçluğuna dikkat çekilmiş.Hürriyet gazetesi ayrıca olayın gerçekleştiği yer olan Bakırköy  belediye başkanının konuşmasına yer verilmiş.
3)BAŞKALARI BU HABERİ DAHA FARKLI NASIL ANLAMIŞ OLABİLİR?
Güneş gazetesinde haberin dehşet boyutuna ilgi çekmiştir.Haberin sunduğu bilgiler doğrultusunda yangının sebebinin tam olarak bilinmediği ancak kundaklamalardan şüphelenildiği belirtilmiştir.Haberden başkaları farklı sonuçlar çıkarabilirler ;çünkü kundaklama olduğu tam ve kesin değildir.Okuyucu yangının nasıl çıktığı ile ilgili şüpheye düşebilir.
Hürriyet gazetesinin haberine göre ise yangının kundaklama sonucu ortaya çıktığı belediye başkanının da  sözleri ile kesinleştirilmiştir.Ayrıca aynı bölgede 15 gün önce yine yangın çıktığını belirtilmiştir.Bu haberi de okuyucu daha objektif olarak ve bu bölgenin daha önce de yangınlar ile karşılaştığının farkına vararak okuyabilir.
4)HABERDE HANGİ BAKIŞ AÇILARI ÖN PLANDA TUTULURKEN HANGİLERİ ARKA PALANA İTİLMİŞTİR?
Güneş gazetesini haberine göre hasarın maddi boyutu ön plana çıkarılmıştır.
Hürriyet gazetesinin haberinde ise yangının şiddetin ve etkisini büyüklüğü göz önünde tutulup uzak bölgeler olan adalardan dahi görüldüğüne dikkat çekilmiştir.
5)BU HABERDE NE AMAÇLANMIŞTIR?
Güneş gazetenin haberinde yangının  korkutucu yönü okuyucuya  aktarılmak istenmiş,yangının sebebi tam olarak belirlenmemiş,amaç tamamen okuyucunun dikkatini çekmek ve okuyucuya bilgi vermektir.
Hürriyet gazetesinin haberinde amaç, bu bölgenin bu yangından önce de yangına maruz kaldığını okuyucu ile paylaşmak ve kundaklama sonucu yangının çıkmış olabileceğini savunmaktır.




Haberlerin ikisi içinde doğru veya yanlış diyemeyiz bu türden birbiri ile çelişen  haberlerde kesinlik yoktur.Haberlerin kaynağı da kesin olarak bilinmemektedir.Bu nedenle okuduğumuz her haberi gerçekmiş gibi değerlendirmemeli,eleştiri süzgecinden geçirdikten sonra inanıp inanmayacağımıza karar vermeliyiz Özellikle üniversite mezunu olan kesim aydın kesim olarak bilinir,en azından  biz üniversite öğrencileri ve  üniversite mezunları okuduğumuz haberleri bu 5 temel soru çerçevesinde ele almalıyız.

.

25 Nisan 2012 Çarşamba

ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ

                                                                                         Gözlerin gözlerime değince                                                    
Felaketim olurdu, ağlardım                              
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrim
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı
Felaketim olurdu, ağlardım .
                                                                    
      ATİLLA İLHAN

EBRU SANATI


EBRU SANATI




Suda erimeyen boyaların yoğunlaştırılmış 
su üzerine serpilerek nakışlı kağıt elde etme sanatına ebru denir.
Ebru en eski Türk kağıt süsleme sanatlarındandır.




    



Çağatayca'da damarlı, dalgalı anlamına gelen "ebre" kelimesi bu sanatın bilinen ilk ismidir. Bu sanata Farsça bulut gibi, bulutumsu anlamına gelen "ebri" denilirken zamanla bu isim"ebru" olarak değişmiştir. Ebru kelimesinin Farsça bir diğer anlamı da "kaş" tır. Ab-ı Ru (su yüzü), Nakş-ı Berat (su nakışı) gibi adlarla da anılmıştır.










Kağıt üzerinde mermer dokusuna benzeyen damarlar görüldüğü için Avrupalılar "marbling paper" (mermer kağıdı) ya da "Turkish marbling paper" demeyi tercih etmişler, Arap aleminde ise varaku'l-mücezza (damarlı kağıt) olarak tanınmıştır.















Ebru, ciltçilikte yan kağıdı olarak, hat yazı levhalarının etrafına dış ve iç pervaz olarak, hat yazılarında zemin kağıdı olarak ve ferman kutularını kaplamada kullanılmasının yanı sıra devlet belgelerinde ve resmi yazışmalarda belgelerdeki tahrifatı önlemek amacıyla zemin olarak kullanılmıştır.




EBRUNUN FELSEFESİ

                                                        

Bazı günler, şafak veya grup vakti ufka bakarsanız kırmızı,sarı, laciverd ve mavi renklerin en ilahi tonları ile, bulutlardan bir ebru'nun- daha doğrusu ebri'nin şekillendiğini görürsünüz. Yine bazı gecelerde bulutlu semalar kadar geniş bir ebru teknesine, mehtabın, usta fırçasıyla laciverd, mavi ve ışıklı beyazın bütün nüanslarını serpiştiriverdiğine elbet rastlamışsınızdır.









 İşte sanatkar dedelerimiz bir anda değişip kaybolan bu semavi güzellikleri yeryüzüne aksettirerek onların ağaç yeşiline ve toprak rengine olan hasretini giderdikten sonra, bu şahane tabloyu kağıt üstünde de ebedileştirmeyi bilmişlerdir. 







Bu anlayış içinde Tanrı'sına boyun kesen sanatkarın 'benlik'ten uzaklaşan gönlü sanki ebru teknesinde şekillenmiş gibidir. Artık o zaman büyümeye başlayan ebru teknesi derya kadar genişler, genişler ve bir kainata döner. Ebrucunun gönlü gibi. Hazreti Ali ne güzel buyurmuş: ' Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, halbuki bütün bir alem sende dürülüp bükülmüştür!' 

Kaynakça : Türk Sanatında Ebru, M.Uğur Derman, Ak Yayınları Ltd., Nisan 1977 





24 Nisan 2012 Salı

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, ilkbal nurusunuz. 


Yurdu asıl nura gark edecek sizsiniz. 


Kendinizin ne kadar mühim ve kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız.


 Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.

#MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (1922, Bursa)

(Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 45-46)





Ulusumuzun kendi geleceğini inşa etme çabasının en somut örneği olan TBMM’nin açılışının 92. yıl dönümündeyiz.
Ulu Önder Atatürk’ün geleceğimizin güvencesi çocuklarımıza armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun...




23 NİSAN
Yurdu koruyan,
Yarını kuran,
Sen çocuğum.

Eskiyi unut,
Yeni yolu tut,
Türklüğe umut,                     
Sen ol çocuğum.

Bizi kurtaran,
Öndere inan,
Sözünü tutan,
Sen ol çocuğum.

Küçüksün bugün,
Yarın büyürsün,
Her işte üstün
Sen ol çocuğum.

Çalışıp öğren,
Her şeyi bilen
Yurduna güven
Sen ol çocuğum.

HASAN ALİ YÜCEL


5 Nisan 2012 Perşembe

internet ve çocukların internet bağımlılığı



İster evde olsun ister ‘internet kafe’de, çocuklarımızı bekleyen büyük tehlikeler vardır. İnternet sayesinde çocuklar, tanımadıkları kişilerle tanışıp arkadaş olabiliyor, onlara güvenip inanabiliyorlar. Sanal dünyada kurulan iletişimde, kişilerin kendi karakterini saklaması çok daha kolay oluyor. İnsanlar hep yardımsever, karakter sahibi olarak tanıtıyorlar kendilerini. Gerçek hayatta ise böyle yüceltilmiş karakterler bulunmayabiliyor.                                              

İNTERNET VE ÇOCUK 


Son 10-15 yıla dayanan internetin kullanım alanları geçmişte, günümüzde olduğu kadar yaygın değildi. Şirketlerde, ‘internet kafeler’de ve nadir de olsa evlerde mevcuttu. Gelişen teknoloji ve her gün zenginleştirilen alt yapı ile artık neredeyse her evde internet bulunur duruma geldi. Artık internet, hayatımızda olmazsa olmaz teknolojik araçlardan biri konumunda. Bankada işlem yaparken, iş başvurusunda bulunurken, fatura dökümünü isterken veya kendimizle ilgili bilgi formu doldururken bile bize sorulan sorulardan biri de mail adresimiz oldu.
 
İnternetin bu şekilde yaygınlaşmasının bize sunduğu faydalar yadsınamaz. Bilgiye ulaşabilirliğin kolaylığı, daha kısa zamanda daha çok kaynağa erişebilmemiz, internetin hayatımızın vazgeçilmezlerinden olmasının en önemli nedenlerinden birkaçı. Öte yandan internet doğru ve etkili kullanılmadığında hem yetişkinler için hem de çocuklar için ruhsal, fiziksel ve sosyal bakımından önemli tahribatlara yol açabilir. Yapılan araştırmalarda Türkiye’de internet kullanıcılarının sayısının 17 milyon civarında olduğu tespit edilmiştir. Bununla beraber internet kullanım yaşı da okul öncesi döneme kadar düşmüştür. Artık çocuklar okula başlamadan internetle tanışmaya başlıyorlar.
İnternet daha çok çocuklara zararlı olabiliyor. Dışarıda oyun oynaması gereken çocuk, bilgisayar başında saatlerce vakit geçiriyor. Okul öncesi ve ilkokul çağı dönemi çocuklarda bilişsel, sosyal, kaba ve ince motor gelişiminin olduğu dönemdir. Bu yaşlarda çocukların motor hareketleri içeren oyun oynamaları, akranlarıyla iletişim içinde olup, sosyal ve kişisel gelişimlerini sağlık bir şekilde tamamlamaları gerekir. Günümüz çocukları bu dönemi maalesef ya bilgisayar başında ya da televizyon karşısında geçiriyorlar. Bizim çocukluğumuzda olduğu gibi mahallede akşam saatlerine kadar arkadaş gruplarıyla oyun oynamak yerine, vakitlerinin çoğunu arkadaşlarıyla sohbet odalarında veya ‘internet kafe’lerde oyun oynayarak geçiriyorlar.


Sanal dünyada iletişim çok kolaydır. İletişimin en önemli şartı yüz yüze bakmak, vücut dilinden gelen bildirileri alabilmektir. İnternette bu geri bildirimleri almak mümkün olmuyor.
İster evde olsun ister ‘internet kafe’de, çocuklarımızı bekleyen büyük tehlikeler vardır. İnternet sayesinde çocuklar, tanımadıkları kişilerle tanışıp, arkadaş olabiliyor, onlara güvenip inanabiliyorlar. Sanal dünyada kurulan iletişimde, kişilerin kendi karakterini saklaması çok daha kolay oluyor. İnsanlar hep yardımsever, karakter sahibi olarak tanıtıyorlar kendilerini. Gerçek hayatta ise böyle yüceltilmiş karakterler bulunmayabiliyor. Çocuklarımız böyle kişilerle internette tanışabilirler. Son yıllarda çocuklara karşı işlenen suçlarda genellikle mağdur çocuk internet vasıtasıyla bulunuyor. Savunmasız olan çocuklarımızı kandırıp onları kötü emellerinde kullanabiliyorlar. Cinsel, fiziksel veya duygusal istismarda bulunabiliyorlar.

Burada anne babalara çok önemli görevler düşüyor. Ebeveynlerin yapması gereken en önemli şey, çocuklarıyla iletişimi koparmamalarıdır. Çocuk aile içinde bulamadığı iletişimi, sevgiyi, güveni ve anlayışı dışarıda arayabiliyor. İnternette tanıştığı kişilerden böyle bir duygu sezdiğinde onlara kanabiliyor. Çocuklarımızı bu kişilerden korumalıyız. Her şeyden önce çocuğumuzla iyi iletişim içinde olmalıyız. 





                                            
Çocuğunuzun arkadaşları, zevkleri, korkuları, sevdikleri ve sevmedikleri hakkında bilgi sahibi olmalıyız. Çocuğumuza bizimle her konuyu paylaşabileceği güvenini vermeliyiz. İnternet kullanımı için çocuklarımızla konuşup ortak karar almalıyız. İnternet kullanma ve bilgisayar başında kalma süresini mutlaka kısıtlamalıyız. Arkadaşça yaklaşarak hangi sitelere girdiğini, hangi kişilerle ne gibi konular konuştuğunu öğrenmeliyiz. YORUM( Bunu yaparken amacımız sadece onu korumak olmalıdır. Onları suçlamak, aşağılamak, dersleriyle ilgili sorunları internete bağlı yorumlar getirmek onları bizden daha çok uzaklaştırır.) 


 Eğer çocuğumuzun girmesini istediğimiz siteler varsa sık kullanılanlar listesine eklemeliyiz. İnternetin zararları ve onlara zarar verebilecek kişiler hakkında onları bilgilendirmeliyiz. Öncelikle ebeveyn olarak iyi birer örnek teşkil etmeliyiz. Bunların haricinde ev içinde, internet dışında da eğlenceli zaman geçirebileceğimizi çocuğumuza göstermeliyiz. Çocuğumuzun yaşına ve gelişimine uygun aile etkinlikleri, aile içi sohbet saatleri ya da beraber oynanan oyunlar hem aile içi iletişimi arttıracak hem de çocuğunuzun internette daha az vakit geçirmesine yardımcı olacaktır.

MAKALE KAYNAĞI:
PSİKOLOG
AHMET YILMAZ 

KENDİ YORUMUM
SORUN: İNTERNET BAĞIMLILIĞI VE ÇOCUK
Makalede de belirtildiği gibi günümüzde internet ve bilgisayar  yaşamımızın hemen her alanında yer almakta ve geleceğin yetişkinleri olacak olan çocukların vazgeçilmezleri arasındadır.Çocuklar arkadaşları ile oyun oynayacakları  aile bireyleri ile sohbet edip vakit geçirecekleri  zamanı bilgisayar başında geçirmektedir.Bu aşamada önerilecekler:
1)''Aileler, ne güzel vakit geçiriyor veya kendi kendine oyalanıyor'' düşüncesi ile çocukları bilgisayar başında yalnız bırakmamalı onlara eşlik etmelidirler.Bu hem çocuğun gireceği siteler için güvenilirlik anlamına gelir hem de anne babanın çocuğun bilgisayar başında neler yaptığını öğrenmesini sağlar. 
2)Çocukların davranışlarını şekillendirirken yetişkin davranışlarını model aldığı düşünülürse,anne babanın bilgisayar başında geçirdikleri vakte de dikkat çekilmelidir. Çocuk rol karmaşası döneminde olduğundan bilmeden de olsa yanlış model almış olurlar.Anne ve babalar da bilgisayar başında çok vakit geçirmemelidirler.
3)Bilgisayarda geçirilecek vakit kısıtlanmalı çocuğa bilgisayar dışında geçirebileceği zaman dilimi sunulmalıdır.
4)Evde geçirilen zamanın bilgisayar veya internet dışında da keyifli olabileceği çocuğa gösterilmeli aile bireyleri ile sohbet edilmeli birlikte vakit geçirilmelidir.Böylece çocuk jest ve mimiklerle,göz teması ile yapılan bu sohbet aracılığı ile internette yaptığı sohbetlerin yapaylığını kavrayacak ve biraz olsun vazgeçecektir.
5)Çocuğu zararlı sitelerden korumak için gerekirse filtreleme kullanılmalıdır.

                                                                     REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK / 1
                                                                                         
                                                                                                        SEVGİ AKÖZ