Mühim olan her halde KENDİN olmaktır,bunun için de önce KENDİNİ BULMAK!!!!!
Yıllar bir anda bitecek ve aşk bir yanıp sönecek
Şimdi senin bu sürdüğünde sefa mı?
Hayat bir gelip gidecek ve aşk bir gülüp geçecek
Şimdi senin bu çektirdiğin ne ceza mı?/M.CECELİ
7 Temmuz 2012 Cumartesi
2 Haziran 2012 Cumartesi
2 Mayıs 2012 Çarşamba
MONA ROZA ŞİİRİ
Mona Roza Tek Gül anlamına gelir. Bir rivayete göre... Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır.. Fakat kendisini yakışıklı bulmadığı için ona bir türlü açılamaz.. Bir gün cesaretini toplayıp aşkını Muazzez Hanım´ a arzeder..Fakat reddedilince çok üzülür.. Okullar tatil olur.. Muazzez hanım Geyve´ de yazlıkta kalmaya başlar.. Sezai Karakoç' ta tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışmaya başlar.. Her gün karşılıksız sevgi duyduğu sevgilisini seyreder..Ona şiirler yazar. Mona Roza şiirinin her kıtasının baş harflerine dikkat edersek Muazzez Akkayam ismi ortaya çıkar. Gel zaman git zaman.. Okul biter ve mezuniyet töreni yapılır..Mezuniyet törenindeyse Sezai Karakoç Mona Roza şiirini okur. Muazzez Akkaya ise tam karşısındadır. Şiiri bittikten sonra bir alkış tufanı kopar. Herkes bir daha okuması için ısrar eder. Ve tam 3 kez Sezai Karakoç bu şiiri ard arda okur. Sahneden tam ineceği sırada Muazzez Hanım koşarak yanına gelir ve ona hala teklifinin geçerli olup olmadığını sorar. Sezai Karakoç senin aşkın artık benimkine yetişemez der ve hayır cevabını verir Muazzez Hanım bayılır. Ertesi gün ise Muazzez Hanım´ ın intihar ettiği duyulur. Sezai Karakoç hala evlenmemiştir.....
MONA ROZA
MONA ROZA
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor
MonaSaat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
Sezai Karakoç
KELEBEKLER VE İNSANLAR
Ladesçi ve Miyase'nin Kuzuları adlı kitaplarıyla geniş okur kesimlerine ulaşan Dökmen'den ilginç bir konuyu işleyen roman…
Belki de en büyük özrümüz önyargılarımızdır.
Üstün Dökmen, iki özürlü gencin aşk hikâyesini anlatırken okuru kendi özürlü yanlarıyla yüzleşmeye çağırıyor.
Romanın konusu; Farklılıkları ve benzerlikleriyle iki kusursuz kelebeğin ve iki özürlü gencin aşk hikâyesi.
Romanın sorusu; Uzun ama renksiz bir yaşam mı istersiniz, yoksa kısa ama renkli bir yaşam mı?
Yazar:ÜSTÜN DÖKMEN
Sayfa Sayısı: 240
Dili: Türkçe
Not:Kitap okuma oranının ne yazık ki düşük olduğu ülkemizde sıkılmadan bir solukta okuyacağınız bir kitap olup tavsiye niteliğindedir.
KRAL TV MÜZİK ÖDÜLLERİ GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE SAHİPLERİNİ BULDU.
İŞTE 18.KRAL TV MÜZİK ÖDÜLLERİ SAHİPLERİ
En iyi çıkış yapan sanatçı : Halil Sezai
En iyi film müziği : Aşk Tesadüfleri Sever
En İyi Dizi Müziği : Muhteşem Yüzyıl
En İyi Klip Yönetmen: Sezen Aksu "Vay"
Yaşam Boyu Onur Ödülü : Zülfü Livaneli
Kral meslek Onur Ödülü : Orhan Boran
En Çok Satan Albüm Onur Ödülü : Ebru Gündeş
En İyi Kadife Sesli Sanatçı: Sibel Can
Kral Özel Ödülü : Kıvırcık Ali, Bülent Ersoy
Kral Yaşam Boyu Onur Ödülü : İbrahim Tatlıses
Kral Pop Özel Radyo Ödülü : Ömür Gedik
Müyap Dijital Satış Ödülü : Gülben Ergen
Müyap Fiziki Satış Albümü : Ajda Pekkan
En İyi Remix Şarkı : Arada Sırada
En İyi Düet : Nilüfer-Şebnem Ferah
En İyi Enstrümental Albüm : Ömer Faruk Tekbilek
Radyolarda En Çok Çalan Şarkı : Rafet El Roman-Direniyorum
Radyolarda En Çok Çalan Sanatçı : Serdar Ortaç
En İyi Proje : Nilüfer
En İyi Grup : Model
En İyi Albüm : Ajda Pekkan
En İyi Kadın : Ajda Pekkan
En İyi Erkek : Murat Boz
En İyi Şarkısı : Ajda Pekkan- Yakar Geçerim
En İyİ Söz : Ozan Çolakoğlu
En İyİ Beste : Tarkan
En iyi çıkış yapan sanatçı : Halil Sezai
En iyi film müziği : Aşk Tesadüfleri Sever
En İyi Dizi Müziği : Muhteşem Yüzyıl
En İyi Klip Yönetmen: Sezen Aksu "Vay"
Yaşam Boyu Onur Ödülü : Zülfü Livaneli
Kral meslek Onur Ödülü : Orhan Boran
En Çok Satan Albüm Onur Ödülü : Ebru Gündeş
En İyi Kadife Sesli Sanatçı: Sibel Can
Kral Özel Ödülü : Kıvırcık Ali, Bülent Ersoy
Kral Yaşam Boyu Onur Ödülü : İbrahim Tatlıses
Kral Pop Özel Radyo Ödülü : Ömür Gedik
Müyap Dijital Satış Ödülü : Gülben Ergen
Müyap Fiziki Satış Albümü : Ajda Pekkan
En İyi Remix Şarkı : Arada Sırada
En İyi Düet : Nilüfer-Şebnem Ferah
En İyi Enstrümental Albüm : Ömer Faruk Tekbilek
Radyolarda En Çok Çalan Şarkı : Rafet El Roman-Direniyorum
Radyolarda En Çok Çalan Sanatçı : Serdar Ortaç
En İyi Proje : Nilüfer
En İyi Grup : Model
En İyi Albüm : Ajda Pekkan
En İyi Kadın : Ajda Pekkan
En İyi Erkek : Murat Boz
En İyi Şarkısı : Ajda Pekkan- Yakar Geçerim
En İyİ Söz : Ozan Çolakoğlu
En İyİ Beste : Tarkan
30 Nisan 2012 Pazartesi
HER ŞEY SENDE GİZLİ
HER ŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
CAN YÜCEL
26 Nisan 2012 Perşembe
HABER BAŞLIKLARI
HABERLERİN GÜVENİLİRLİĞİNİN 5 TEMEL SORU ÇERÇEVESİNDE İNCELENMESİ
1)HABER KİM TARAFINDAN OLUŞTURULMUŞTUR?
Birinci haber güneş gazetesi editörleri, foto muhabirleri, muhabirleri tarafından 24.05.2012 tarihinde yayımlanmıştır.
İkinci haber hürriyet gazetesi editörleri,muhabirleri,foto muhabirleri tarafından 24.05.2012 tarihinde yayımlanmıştır.
2)DİKKATİMİ ÇEKMEK İÇİN HANGİ TEKNİKLER KULLANILMIŞ?
Fotoğraflarla haberler desteklenmiş,haberin ilgi çekici başlıkları büyük puntolar ile ve farklı renklerle yazılmıştır.Ayrıca yangının büyüklüğüne korkunçluğuna dikkat çekilmiş.Hürriyet gazetesi ayrıca olayın gerçekleştiği yer olan Bakırköy belediye başkanının konuşmasına yer verilmiş.
3)BAŞKALARI BU HABERİ DAHA FARKLI NASIL ANLAMIŞ OLABİLİR?
Güneş gazetesinde haberin dehşet boyutuna ilgi çekmiştir.Haberin sunduğu bilgiler doğrultusunda yangının sebebinin tam olarak bilinmediği ancak kundaklamalardan şüphelenildiği belirtilmiştir.Haberden başkaları farklı sonuçlar çıkarabilirler ;çünkü kundaklama olduğu tam ve kesin değildir.Okuyucu yangının nasıl çıktığı ile ilgili şüpheye düşebilir.
Hürriyet gazetesinin haberine göre ise yangının kundaklama sonucu ortaya çıktığı belediye başkanının da sözleri ile kesinleştirilmiştir.Ayrıca aynı bölgede 15 gün önce yine yangın çıktığını belirtilmiştir.Bu haberi de okuyucu daha objektif olarak ve bu bölgenin daha önce de yangınlar ile karşılaştığının farkına vararak okuyabilir.
4)HABERDE HANGİ BAKIŞ AÇILARI ÖN PLANDA TUTULURKEN HANGİLERİ ARKA PALANA İTİLMİŞTİR?
Güneş gazetesini haberine göre hasarın maddi boyutu ön plana çıkarılmıştır.
Hürriyet gazetesinin haberinde ise yangının şiddetin ve etkisini büyüklüğü göz önünde tutulup uzak bölgeler olan adalardan dahi görüldüğüne dikkat çekilmiştir.
5)BU HABERDE NE AMAÇLANMIŞTIR?
Güneş gazetenin haberinde yangının korkutucu yönü okuyucuya aktarılmak istenmiş,yangının sebebi tam olarak belirlenmemiş,amaç tamamen okuyucunun dikkatini çekmek ve okuyucuya bilgi vermektir.
Hürriyet gazetesinin haberinde amaç, bu bölgenin bu yangından önce de yangına maruz kaldığını okuyucu ile paylaşmak ve kundaklama sonucu yangının çıkmış olabileceğini savunmaktır.
Haberlerin ikisi içinde doğru veya yanlış diyemeyiz bu türden birbiri ile çelişen haberlerde kesinlik yoktur.Haberlerin kaynağı da kesin olarak bilinmemektedir.Bu nedenle okuduğumuz her haberi gerçekmiş gibi değerlendirmemeli,eleştiri süzgecinden geçirdikten sonra inanıp inanmayacağımıza karar vermeliyiz Özellikle üniversite mezunu olan kesim aydın kesim olarak bilinir,en azından biz üniversite öğrencileri ve üniversite mezunları okuduğumuz haberleri bu 5 temel soru çerçevesinde ele almalıyız.
.
25 Nisan 2012 Çarşamba
ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrim
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı
Felaketim olurdu, ağlardım .
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrim
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı
Felaketim olurdu, ağlardım .
ATİLLA İLHAN
EBRU SANATI
EBRU SANATI
Suda erimeyen boyaların yoğunlaştırılmış
su üzerine serpilerek nakışlı kağıt elde etme sanatına ebru denir.
Ebru en eski Türk kağıt süsleme sanatlarındandır.
Kağıt üzerinde mermer dokusuna benzeyen damarlar görüldüğü için Avrupalılar "marbling paper" (mermer kağıdı) ya da "Turkish marbling paper" demeyi tercih etmişler, Arap aleminde ise varaku'l-mücezza (damarlı kağıt) olarak tanınmıştır.
Ebru, ciltçilikte yan kağıdı olarak, hat yazı levhalarının etrafına dış ve iç pervaz olarak, hat yazılarında zemin kağıdı olarak ve ferman kutularını kaplamada kullanılmasının yanı sıra devlet belgelerinde ve resmi yazışmalarda belgelerdeki tahrifatı önlemek amacıyla zemin olarak kullanılmıştır.
EBRUNUN FELSEFESİ
Bazı günler, şafak veya grup vakti ufka bakarsanız kırmızı,sarı, laciverd ve mavi renklerin en ilahi tonları ile, bulutlardan bir ebru'nun- daha doğrusu ebri'nin şekillendiğini görürsünüz. Yine bazı gecelerde bulutlu semalar kadar geniş bir ebru teknesine, mehtabın, usta fırçasıyla laciverd, mavi ve ışıklı beyazın bütün nüanslarını serpiştiriverdiğine elbet rastlamışsınızdır.
İşte sanatkar dedelerimiz bir anda değişip kaybolan bu semavi güzellikleri yeryüzüne aksettirerek onların ağaç yeşiline ve toprak rengine olan hasretini giderdikten sonra, bu şahane tabloyu kağıt üstünde de ebedileştirmeyi bilmişlerdir.
Bu anlayış içinde Tanrı'sına boyun kesen sanatkarın 'benlik'ten uzaklaşan gönlü sanki ebru teknesinde şekillenmiş gibidir. Artık o zaman büyümeye başlayan ebru teknesi derya kadar genişler, genişler ve bir kainata döner. Ebrucunun gönlü gibi. Hazreti Ali ne güzel buyurmuş: ' Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, halbuki bütün bir alem sende dürülüp bükülmüştür!'
Kaynakça : Türk Sanatında Ebru, M.Uğur Derman, Ak Yayınları Ltd., Nisan 1977
24 Nisan 2012 Salı
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
Yurdu asıl nura gark edecek sizsiniz.
Kendinizin ne kadar mühim ve kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız.
Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.
#MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (1922, Bursa)
(Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 45-46)
Ulu Önder Atatürk’ün geleceğimizin güvencesi çocuklarımıza armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun...
23 NİSAN
Yurdu koruyan,
Yarını kuran,
Sen çocuğum.
Yarını kuran,
Sen çocuğum.
Eskiyi unut,
Yeni yolu tut,
Türklüğe umut,
Sen ol çocuğum.
Yeni yolu tut,
Türklüğe umut,
Sen ol çocuğum.
Bizi kurtaran,
Öndere inan,
Sözünü tutan,
Sen ol çocuğum.
Öndere inan,
Sözünü tutan,
Sen ol çocuğum.
Küçüksün bugün,
Yarın büyürsün,
Her işte üstün
Sen ol çocuğum.
Yarın büyürsün,
Her işte üstün
Sen ol çocuğum.
Çalışıp öğren,
Her şeyi bilen
Yurduna güven
Sen ol çocuğum.
HASAN ALİ YÜCEL
Her şeyi bilen
Yurduna güven
Sen ol çocuğum.
HASAN ALİ YÜCEL
5 Nisan 2012 Perşembe
internet ve çocukların internet bağımlılığı
İster evde olsun ister ‘internet kafe’de, çocuklarımızı bekleyen
büyük tehlikeler vardır. İnternet sayesinde çocuklar, tanımadıkları kişilerle
tanışıp arkadaş olabiliyor, onlara güvenip inanabiliyorlar. Sanal dünyada
kurulan iletişimde, kişilerin kendi karakterini saklaması çok daha kolay
oluyor. İnsanlar hep yardımsever, karakter sahibi olarak tanıtıyorlar
kendilerini. Gerçek hayatta ise böyle yüceltilmiş karakterler bulunmayabiliyor.
İNTERNET VE ÇOCUK
Son 10-15 yıla dayanan internetin kullanım alanları geçmişte,
günümüzde olduğu kadar yaygın değildi. Şirketlerde, ‘internet kafeler’de ve
nadir de olsa evlerde mevcuttu. Gelişen teknoloji ve her gün zenginleştirilen
alt yapı ile artık neredeyse her evde internet bulunur duruma geldi. Artık
internet, hayatımızda olmazsa olmaz teknolojik araçlardan biri konumunda.
Bankada işlem yaparken, iş başvurusunda bulunurken, fatura dökümünü isterken
veya kendimizle ilgili bilgi formu doldururken bile bize sorulan sorulardan
biri de mail adresimiz oldu.
İnternetin bu şekilde yaygınlaşmasının bize sunduğu faydalar
yadsınamaz. Bilgiye ulaşabilirliğin kolaylığı, daha kısa zamanda daha çok
kaynağa erişebilmemiz, internetin hayatımızın vazgeçilmezlerinden olmasının en
önemli nedenlerinden birkaçı. Öte yandan internet doğru ve etkili
kullanılmadığında hem yetişkinler için hem de çocuklar için ruhsal, fiziksel ve
sosyal bakımından önemli tahribatlara yol açabilir. Yapılan araştırmalarda
Türkiye’de internet kullanıcılarının sayısının 17 milyon civarında olduğu
tespit edilmiştir. Bununla beraber internet kullanım yaşı da okul öncesi döneme
kadar düşmüştür. Artık çocuklar okula başlamadan internetle tanışmaya
başlıyorlar.
İnternet daha çok çocuklara zararlı olabiliyor. Dışarıda oyun
oynaması gereken çocuk, bilgisayar başında saatlerce vakit geçiriyor. Okul
öncesi ve ilkokul çağı dönemi çocuklarda bilişsel, sosyal, kaba ve ince motor
gelişiminin olduğu dönemdir. Bu yaşlarda çocukların motor hareketleri içeren
oyun oynamaları, akranlarıyla iletişim içinde olup, sosyal ve kişisel gelişimlerini
sağlık bir şekilde tamamlamaları gerekir. Günümüz çocukları bu dönemi maalesef
ya bilgisayar başında ya da televizyon karşısında geçiriyorlar. Bizim
çocukluğumuzda olduğu gibi mahallede akşam saatlerine kadar arkadaş gruplarıyla
oyun oynamak yerine, vakitlerinin çoğunu arkadaşlarıyla sohbet odalarında veya
‘internet kafe’lerde oyun oynayarak geçiriyorlar.
Sanal dünyada iletişim çok kolaydır. İletişimin en önemli şartı
yüz yüze bakmak, vücut dilinden gelen bildirileri alabilmektir. İnternette bu
geri bildirimleri almak mümkün olmuyor.
İster evde olsun ister ‘internet kafe’de, çocuklarımızı bekleyen
büyük tehlikeler vardır. İnternet sayesinde çocuklar, tanımadıkları kişilerle
tanışıp, arkadaş olabiliyor, onlara güvenip inanabiliyorlar. Sanal dünyada
kurulan iletişimde, kişilerin kendi karakterini saklaması çok daha kolay
oluyor. İnsanlar hep yardımsever, karakter sahibi olarak tanıtıyorlar
kendilerini. Gerçek hayatta ise böyle yüceltilmiş karakterler bulunmayabiliyor.
Çocuklarımız böyle kişilerle internette tanışabilirler. Son yıllarda çocuklara
karşı işlenen suçlarda genellikle mağdur çocuk internet vasıtasıyla bulunuyor.
Savunmasız olan çocuklarımızı kandırıp onları kötü emellerinde
kullanabiliyorlar. Cinsel, fiziksel veya duygusal istismarda bulunabiliyorlar.
Burada anne babalara çok önemli görevler düşüyor. Ebeveynlerin
yapması gereken en önemli şey, çocuklarıyla iletişimi koparmamalarıdır. Çocuk
aile içinde bulamadığı iletişimi, sevgiyi, güveni ve anlayışı dışarıda
arayabiliyor. İnternette tanıştığı kişilerden böyle bir duygu sezdiğinde onlara
kanabiliyor. Çocuklarımızı bu kişilerden korumalıyız. Her şeyden önce
çocuğumuzla iyi iletişim içinde olmalıyız.
Çocuğunuzun arkadaşları, zevkleri, korkuları,
sevdikleri ve sevmedikleri hakkında bilgi sahibi olmalıyız. Çocuğumuza bizimle
her konuyu paylaşabileceği güvenini vermeliyiz. İnternet kullanımı için
çocuklarımızla konuşup ortak karar almalıyız. İnternet kullanma ve bilgisayar
başında kalma süresini mutlaka kısıtlamalıyız. Arkadaşça yaklaşarak hangi
sitelere girdiğini, hangi kişilerle ne gibi konular konuştuğunu öğrenmeliyiz.
YORUM( Bunu yaparken amacımız sadece onu korumak olmalıdır. Onları suçlamak,
aşağılamak, dersleriyle ilgili sorunları internete bağlı yorumlar getirmek
onları bizden daha çok uzaklaştırır.)
Eğer çocuğumuzun girmesini istediğimiz
siteler varsa sık kullanılanlar listesine eklemeliyiz. İnternetin zararları ve
onlara zarar verebilecek kişiler hakkında onları bilgilendirmeliyiz. Öncelikle
ebeveyn olarak iyi birer örnek teşkil etmeliyiz. Bunların haricinde ev içinde,
internet dışında da eğlenceli zaman geçirebileceğimizi çocuğumuza
göstermeliyiz. Çocuğumuzun yaşına ve gelişimine uygun aile etkinlikleri, aile
içi sohbet saatleri ya da beraber oynanan oyunlar hem aile içi iletişimi
arttıracak hem de çocuğunuzun internette daha az vakit geçirmesine yardımcı
olacaktır.
PSİKOLOG
AHMET YILMAZ
KENDİ YORUMUM
SORUN: İNTERNET BAĞIMLILIĞI VE ÇOCUK
Makalede de belirtildiği gibi günümüzde internet ve bilgisayar yaşamımızın hemen her alanında yer almakta ve geleceğin yetişkinleri olacak olan çocukların vazgeçilmezleri arasındadır.Çocuklar arkadaşları ile oyun oynayacakları aile bireyleri ile sohbet edip vakit geçirecekleri zamanı bilgisayar başında geçirmektedir.Bu aşamada önerilecekler:
1)''Aileler, ne güzel vakit geçiriyor veya kendi kendine oyalanıyor'' düşüncesi ile çocukları bilgisayar başında yalnız bırakmamalı onlara eşlik etmelidirler.Bu hem çocuğun gireceği siteler için güvenilirlik anlamına gelir hem de anne babanın çocuğun bilgisayar başında neler yaptığını öğrenmesini sağlar.
2)Çocukların davranışlarını şekillendirirken yetişkin davranışlarını model aldığı düşünülürse,anne babanın bilgisayar başında geçirdikleri vakte de dikkat çekilmelidir. Çocuk rol karmaşası döneminde olduğundan bilmeden de olsa yanlış model almış olurlar.Anne ve babalar da bilgisayar başında çok vakit geçirmemelidirler.
3)Bilgisayarda geçirilecek vakit kısıtlanmalı çocuğa bilgisayar dışında geçirebileceği zaman dilimi sunulmalıdır.
4)Evde geçirilen zamanın bilgisayar veya internet dışında da keyifli olabileceği çocuğa gösterilmeli aile bireyleri ile sohbet edilmeli birlikte vakit geçirilmelidir.Böylece çocuk jest ve mimiklerle,göz teması ile yapılan bu sohbet aracılığı ile internette yaptığı sohbetlerin yapaylığını kavrayacak ve biraz olsun vazgeçecektir.
5)Çocuğu zararlı sitelerden korumak için gerekirse filtreleme kullanılmalıdır.
REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK / 1
SEVGİ AKÖZ
29 Mart 2012 Perşembe
bambu ağacından müthiş ders
Çin Bambu ağacının yetişmesi, olumlu ısrar için güzel bir örnektir.Çinliler bu ağacı şöyle yetiştirir:Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir.
Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz.
Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez.
Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir.
Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez.
Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.
Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar
ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.
Akla gelen ilk soru şudur :
Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?
Bu sorunun cevabı tabii ki beş yıldır.
Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik ?...
Birbaşarının şartları her zaman çok basittir.
Bir süre için çalışın,
Bir süre tahammül edin.
Her zaman inanın
Ve hiçbir zaman geri dönmeyin.
Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz.
Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez.
Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir.
Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez.
Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.
Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar
ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.
Akla gelen ilk soru şudur :
Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?
Bu sorunun cevabı tabii ki beş yıldır.
Bir
Bir süre için çalışın,
Bir süre tahammül edin.
Her zaman inanın
Ve hiçbir zaman geri dönmeyin.
23 Şubat 2012 Perşembe
İSTANBUL'U ŞİİRLERLE YAŞAMAK
ŞİİRLERLE BULUŞMAK DİLEĞİ İLE
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)